30 Mart 2010 Salı

gönül ister ki

ilkokul son sınıfa başladığımda, sınıfımıza gönül adında bir kız gelmişti, ebeveyn tayini aracılığıyla. o zamanlar aşk meşk mevzularında bir tek madonnayı kalbime yerleştirmiş, aile toplantılarında büyüyünce doktor olacağım, örtmen olacağım yerine madonnayla evleneceğim diyerek dolanıyordum.

okulun ilk günü, bu gönülle göz göze geldik. nasıl yaptım nasıl ettiysem bu kızı madonnaya benzettim. eve gidince anneme böyle böyle diye anlattım. annem de güya aklı başında telkinlerle beni madonnadan vazgeçirmeye çalışıyor o sıralar. hah dedi, 'bak işte kendine göre birini bulmuşsun, arkadaş olsanıza'. iyi dedim, ben biraz şu kızı süzeyim.
2 hafta filan ben gönülü iyice süzdüm. hareketlerinde madonnayla benzerlikler arıyorum, yürüyüşüne ses tonuna tozlar konduruyorum. sonra karar verdim ki bu kız benim madonnam olabilir.
cuma günkü son dersin bitiminde yanına gittim. elimde bahçeden kopardığım papatyalarla beraber. 'al' dedim, 'ne yapıcam ben bunları' dedi. 'fal bakarsın' dedim. 'tamam' dedi. döndüm gittim.

haftasonu annesine söylemiş, benim annemi bir yerden tanıyomuş kızın annesi, 'o çocuk senle arkadaş olmak istiyor bak ne güzel sana çiçek vermiş' demiş.

pazartesi sabahı bahçede toplanma sırasında yanıma geldi. bana bir kağıt verdi. baktım, kağıdın içine araba resmi çizmiş. deli karı. sınıfta biliyorlar beni arabaları çok seviyorum falan, küçük bir porshem vardı onu falan görmüş demek ki ona benzetmeye çalışmış. benimde nasıl hoşuma gittiyse, içeri girer girmez bunun yanına gitmeden, kapının ağzından gönül diye bağırdım. herkes sustu bana bakıyorlar, 'seni seviyorum' dedim. puhaha, şimdi nasıl komik geliyor ama çok ciddiydim. öyle bağırınca kendim korktum hemen tuvalete kaçtım. ders başlamadan geri geldim, bir de baktım ki kızcağız hönk hönk ağlıyor. arkadaşları yanıma geldiler falan, sen nasıl bizim arkadaşımızı seversin diyolar, bana kızıyorlar. ulan nefret etsem daha mı güzel olurdu yani. yok işte, nasıl anlatıcan.

o zamanlar filmlerde gördüğümüz, fakir elemanla zengin kızın ulaşılmaz aşkları, çevre sebepli karşılaştıkları baskılar, engellemeler ve elemanın bunların hepsine karşı başı dik duruşu falan, tüm duygularımı bu şekilde yönlendirmemi sağladı. artık sanki tüm dünya bizim kavuşmamızı istemiyormuş da ben buna karşı koycam temalı planlar yapıyorum.
küçük küçük notlar yazıyorum, teneffüslerde kızın kalem kutusuna koyuyorum kimse bakmazken. hepsinde seni seviyorum yazıyor altına da mahlas olarak papatya falı yazıyorum.

ben bir hafta kadar küçük notları yollamaya devam ettim. kimseye bişey söylemezse, anlıyacağım ki o da beni seviyor. sonra bir cuma akşamı okuldan dönüşte eve geldim, kalem kutumu açtım bir de baktım ki verdiğim tüm notlar kutunun içinde. arka taraflarına, o da, seni seviyorum yazmış, mahlas olarakta porje yazmış. muhaah. ben bunu görünce nasıl kötü oldum, nasıl ağlıyorum anlatamam. annem yanıma geldi ne oldu oğlum falan diyor bende ses yok.

ertesi gün bunların evin oralarda pusuya yattım. acayip görmek istiyorum onu. yarım saat falan bekledim baktım evden çıkıyor bu, ıslık çalayım da baksın istedim. denedim yok çalamıyorum, böyle pıssst vızzzt gibi sesler çıkıyor. yanına gitmeye korkuyorum annesi falan pencereden görür diye, yerden küçük taş aldım üstüne atmaya başladım. ama mesafe uzaktı baya, yetiştiremiyorum. iyi ki de yetiştiremiyorum, kızın kafasını yarıcam nerdeyse, nasıl bir arzuyla atıyorsam taşı, er ryan ı kurtarmaktaki sniper cı herif gibiyim. bu gitti bakkala, ekmeğini aldı, geri eve girdi. görmedi beni.
ben biraz daha bekledikten sonra sıkıldım, mahalleye gidip arkadaşlarla maç yaptık.

----2 hafta sonra----

10 gündür sürmüş olan sevgilikten usanan gönül(bu hem benim gönül, hemde sevgilim olan gönül) artıkın ayrılmak üzerine bahaneler yaratma çabasına girdik. o gün, parktayız. gönülü salıncakta sallıyorum.

-ya biraz daha hızlı salla
-tamam
-bana çikolata alsana
-biraz önce yedik ya çikolatayı
-yaa, beni sevmiyosun sen
-param yok param. sallıyom ya seni ne istiyon daha
-hızlı salla bari
-düşersin sonra, böyle iyi
-o zaman çiçek getir bana
-ne yapıcan
-sanane
-doğru konuş
-konuşmazsam ne olur
-sallamam
-banane, zaten hızlı sallayamıyon ki
-...(azına sıçtım senin şimdi)
-ya dur, yavaş
-...(hehe)
-yapma düşecem, ıığğğğ üğğğğ
-ağlama be, sen istedin
-ben memet aliyi seviyom seni değil.(sınıftaki düşmanım oluyo kendisi)
-bende zaten ayşeyi seviom
-iyi
-tamam
-...
-ben gidiyom o zaman
-biraz daha salla da öyle git, ama yavaş salla
-memet ali sallasın seni
-sende ayşenin yanına gidicen zaten
-hayır seni kızdırmak için yalan söyledim
-ben de.
-ihihih, seviyomusun beni
-evet, sen?
-ben de
-ehehe

böyle bir 2hafta daha sürdü salıncaklı aşk hikayemiz, sonra ben buna bir sınavda kopya vermedim diye ayrıldı benden. memet aliyle takılmaya başladılar. bende gıcık olsun diye ayşeye yanaşmaya çalıştım ama sallamadı beni ayşe. o da memet aliyi seviyormuş. dedim ben de memet aliyi sevsem ya ne güzel bir sınıf olurduk ama olmadı tabi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder