berberim bu sıralar kafası güzel geziyor saolsun. her traşa gidişte hop oturup hop kalkıyorum, bi yerimi kesecek diye. tabi ben öyle kanguru gibi zıplayınca da ister istemez kesiyor oramı buramı. sonra suçu bana atıyor haliyle ben de tekrar oraya gitmek zorunda kalıyorum. ne boktan bir döngüye girdim lan ben.
yanına son gittiğimde, bir yandan çay bardağına koyduğu rakısını yudumlayıp bir yandan da bana o süpermen pelerini kılıklı şeyi tersten giydiriken, andycim bence senin sakalları yakalım biz dedi. oha dedim hemen, sen benim sosyomat nikimi nerden biliyosun lan dedim. salak dedi, sen şimdi blogda öyle yazıyosun aslında ben sana normal adınla hitap etmiştim orada dedi. doğru dedim amına koyim kafam karışık bu sıralar kusuruma bakma. önemli değil dedi, sen uzatmada biz şu sakalları yakalım mı ne dersin dedi. ya bi siktir git çay koy lan dedim, eline almışın ince belliyi, içinde rakı, ağzımızı yüzümüzü yakcan. sonra dedi biz niye senle böyle çoğul konuşuyoruz lan dedi. hay amına koyim ya dedim, hepi topu bi sakal kescen hayvan herif, bırak şu manasız tespitleri de işini yap.
bu önce benim ağzımı yüzümü noel baba kıvamına gelinceye kadar köpükledi, sonra aldı eline usturayı kesmeye başladı sakallarımı. tedirgin olsam da yine de koyverdim kendimi, ne olursa olsun artık bari bi daha gelmemeye bahane çıkarırım diye düşündüm. ama beklentilerimin aksine baya baya cillop gibi bir sıfatla çıkageldim aynaya. vaay, çaak şerefe, diyerek elimdeki ince belli rakıyı onunkisi ile tokuşturdum. ne ara içmeye başlamıştım bilmiyorum. ama önemli değil, bir nevi kutlama yapıyor gibiydik. bi tene daha koyim mi lan dedi, yok dedim işim var gidicem, borcum ne kadar onu söyle dedim. dur olum daha bitmediki traşın dedi. daha nası bitcek lan, derimi mi kazıyacan dedim. yok olum dedi, en güzel traşa ne denir dedi. sinek kaydı dedim, helecanlı bi öğrenci kıvamında. aferim dedi. peki dedi senin bu sıfatında sinekler kayabilir mi dedi. ne bileyim abi dedim, bu işin ustası sensin. sen daha iyi bilirsin falan. herif rakıma ne kattıysa bir anda beni o olmayan karizmasının altında ezmeye, gözümde büyümeye başlamıştı. o an dese ki andy git şu camdan atla, atlardım valla, birinci kattayız ne olacak anasını satayım.
neyse, dedi ki senin bu sıfatta şu an sinek kaymaz andy, tökezler, ayağı takılır, yokuş aşşağı koşamaz, tamam üstün becerilerimle bebek poposu kıvamına getirdik cildini lakin sen hiç poposunda sinek kaydıran bir bebekle ilgili atasözü duydun mu dedi. yok dedim. yok tabi dedi, yok, çünkü bu mimkin değil, formülde eksik bir parça var ve norveçli bilim adamları, lanet olası balıkçılarının ellerininden inanılmaz bir yağ ürettiler. bilirsin ki ben pandik atılmaktan hoşlanmayan bir insanım andy. ama eğer bir gün bana birisi pandik atacak olursa onun norveçli bir balıkçı olmasını dilerim dedi. vay amına koyim dedim. öyle dedi. şimdi sana bu öpülesi hatta yalanası ellerden üretilmiş yağı süreceğim ve artık istanbulun bütün sinekleri senin suratında kaymak için sıraya girecekler. eğer akıllı davranırsan bundan para kazanabilir, sinequa park açabilirsin dedi. sonra biz günde kaç sinek gelir her birinde bi milyon alsak falan gibi hesaplamalara dalıp, uyuduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder